Bir ay önce alınan bir karar ile, ayda 150 KW üzeri elektrik kullanan tüketicilerin elektriğine yüzde 152, altında kullanan yurttaşların elektrik faturasına da yüzde 55 civarında zam yapıldı.

İlk faturaların tüketiciye ulaşması ile birlikte fırtına koptu.

Bir çok vilayette, insaf ölçülerinin üzerindeki bu zamma tepki sesleri yükseldi.

Bazı dağıtım şirketlerinin, vatandaşın sayacını 30 yerine 35-37 günde okuyarak 150 KW’nın üzerinde elektrik kullanmasını sağladığı görüldü.

Sayın iktidar baktı ki, millet lambanın ampulünü gevşetmeye başladı, hemen yüzde 55 zam yaptığı kitlenin alanını genişletti ve 210 KW’ya kadar elektrik kullananları yüzde 55’lik kapsama aldı. Diğerleri yüzde 152 zamlı elektrik kullanmaya devam edecek.

Yani iktidar diyor ki, “Bizden önce buzdolabı mı vardı, şu soğuk kış günlerinde dolap çalıştırmak da nerden çıktı. Balkonu kullanın gıdalarınızı soğutmak için. Çamaşır makinesini haftada bir gün çalıştırın. Saçınızı fön makinesi ile değil, havlu ile kurutun, ütüyü sandığa koyun yılda bir kez kullanın, ampulleri söndürün.”

Diğer elektrikli cihazları bilmiyorum ama milletin son 2 yıldır yaşadıkları sıkıntı yüzünden ampulleri söndürmeye başladığını görüyoruz.

Espri bir yana.

Bu iktidarın deneme-yanılma yöntemiyle ekonomiyi idare etmeye çalıştığı gerçeği ile karşı karşıyayız.

Mesela fiyat istikrarını sağlamakla yükümlü Merkez Bankası her ay bir ekonomik görünüm raporu yayımlıyor, yıl sonu hedefleri daha o ay bitmeden aşılınca yeni bir rapor yazmak zorunda kalıyor.

Yetmiyor, iktidarın önüne yapması gerekenleri koyunca da başkanı değiştiriliyor, Merkez Bankası’nın.

Ülkedeki enflasyon rakamlarının yarısını bile yansıtsa ay sonu enflasyonuna, hemen TÜİK Başkanı topun ağzına koyuluyor.

Sanırım yarın açıklanacak enflasyon rakamlarını, iktidarın hoşuna gitmeyecek oranlarda çıkarmış olacak ki, önceki gün TÜİK Başkanı yine görevden alındı.

Mesela Türk Lirasının yabancı paralar karşısındaki değerinin korunması konusunda da çok hassas bir iktidarımız var.

Bir gecede doların Türk Lirası karşısında rekorlar kırmasını sağlıyor, sonra da arka kapıdan döviz yakarak 13 liralara indiriyor ve bunu zafer olarak yutturmaya çalışıyor bize.

13 liranın üzerinde tutulmaya çalışılan dolar tam bir yıl önce kaç liraydı, merak edenlere hatırlatayım.

1 Şubat 2021 tarihinde bir dolar 7 lira 27 kuruştu.

Tam bir yıl sonra bu gün, şu saatlerde 13 lira 40 kuruş.

Faiz neden, enflasyon sonuçtur tezi, daha doğrusu kör inadı yüzünden Merkez Bankası’nın kasasındaki 130 milyar dolar satıldı. Yetmedi, işsizlik fonundaki paralar, yetmedi ülkenin zor günleri için ayrılan kaynaklar bile satıldı, yok edildi.

Hala akıllanmayan iktidar ülkenin altın rezervlerini kullanıyor şimdi de.

Swap yoluyla ülkeye giren kaynaklar da dövizin ayakları altında paspas ediliyor, paramız pul edilmekten kurtarılamıyor.

Bu ülkenin ekonomik geçmişi hakkında az çok bilgisi olanlar çok iyi bilirler.

Merkez Bankası başkanları yargılandı geçmişte.

Ama maşallahları var bu günkülerin.

Ne diyorlarsa yapıyorlar, hiçbir kurum kendilerinden hesap sormuyor.

Ülkenin geleceğini Hazine Bakanının gözlerindeki ışıltıdan izleyen, bir garip iktidar süreci yani.

Beyler efendiler artık kendinize gelin.

Yarın açıklayacağınız enflasyon rakamlarını, olanın üzerinde bile açıklasanız artık size inanmıyoruz.

Türk-İş diyor ki, ülkede 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı tam 4 bin 250, yoksulluk sınırı ise 13 bin 844 lira.

Ülkenin seçkin üniversitelerinden mezun, 2-3 dil bilen doktorları, avukatları, mühendisleri garson olmak için Norveç’e, İsveç’e, Almanya’ya, Fransa’ya gitmek için kuyrukta.

Artık bırakın yakamızı.

Bu saatten sonra alacağınız hiçbir karar, yapacağınız hiçbir uygulama güzel ülkemin karanlık geleceğine ışık olmayacaktır.

Bakan değiştirerek, başkan değiştirerek olmaz bu işler.

Önünüzde iki yol var.

Ya muhalefet partilerini bir masa etrafına toplayıp başta güçlendirilmiş Parlamenter Sistem olmak üzere, ekonomi, hukuk, eğitim ve dış politika konularında yaptığınız yanlışları kabul edecek ve bir Milli Birlik Hükümetine evet diyeceksiniz.

Ya da, hemen yarın erken seçim kararı alıp milletin hakemliğine son kez başvuracaksınız.

Son kez diyorum, farkındaysanız.

Zira sizinle bu milletin gidebileceği hedef kalmadı.

Ne 9 yaşındaki çocuğa attırdığınız nutuk, ne Ekrem İmamoğlu’nun Mo be se belgeselleri sizi kurtaramayacaktır.

Bağımsız Adalet önünde, Türk Milleti’ne yaptıklarınızın hesabını vereceksiniz.

Ahmet ZORLU:01 Şubat 2022 Salı yazısıdır;

naciisler@gmail.com